İSPANYOL GRİBİ

Bulaşıcı hastalıklar tarih boyunca insanlık için sorun olmuştur. (Temel, 2015).Kanalizasyonun ve hijyenik şartların olmadığı zamanlarda insanlar bu patojenlerle içiçe yaşamıştır ve günümüzde de, özellikle az gelişmiş ülkelerde, yaşamaya devam etmektedirler. Bulaşıcı hastalıklar yalnızca enfekte bireyin değil tüm toplumun bir sorunudur.

Dünyanın geçmişi çok sayıda pandemi ile doludur. Bunlara örnek olarak; kolera, grip, sarıhumma, çiçek, veba, tifüs, sıtma, kızamık, çocuk felci ve ebola verilebilir. Hastalıklar savaşlardan daha çok insan öldürmüştür. (Meydan, 2020) Örneğin, 1853-1856 Kırım Savaşı’nda çatışmada ölenlerin sayısı 20 bin, aynı dönemde bulaşıcı hastalıktan ölenlerin sayısı 75 bindir. Benzer şekilde 1921-1922 Kurtuluş Savaşı’nda çarpışmada ölenlerin sayısı 9 bin, hastalıktan ölenlerin sayısı 22 bindir. Öyle ki dünyanın en büyük üç imparatorluğundan biri kabul edilen Roma’nın çöküşünü bile vebanın tetiklediği söylenebilir.

  1. yüzyılın en büyük pandemisi ise İspanyol Gribidir.1918-1920 yılında ortaya çıkan ve 50 ila 100 milyon arası kişinin ölmesine sebep olan hastalık: I. Dünya Savaşının vuku bulduğu o yıllarda savaşın seyrini değiştirdiği ve hatta bitmesine de vesile olduğu bazı bilim insanları tarafından savunulmaktadır.

DÜNYA’DA ve OSMANLI’DA İSPANYOL GRİBİ

A. Dünya’da İspanyol Gribi

Bu gribe “İspanyol Gribi” denilmesinin nedeni, Amerika ve Avrupa’da I. Dünya Savaşı’nda basına sansür uygulanmasıdır. (Yolun, 2010) Savaşa girmeyen İspanya’da sansür yoktu. Grip haberleri İspanyol medyasından dünyaya yayıldığı için bu öldürücü gribe “İspanyol Gribi” adı verilmiştir. ABD’den Avrupa’ya savaşmaya gönderilen Amerikalı askerler İspanyol Gribini Avrupa’ya bulaştırmış ve salgın, Orta Avrupa’dan Balkanlara, Orta Doğu’dan İran ve Hindistan’a, hatta İskandinavya’dan Avustralya’ya ve Yeni Zelanda’ya kadar yayılmıştır.

Bu ilk dalga nispeten hafif atlatılmış ancak İspanyol Gribinin 1918 yazında başlayan ikinci dalgası ilkinden çok daha öldürücü olmuştur. Adeta daha da güçlenen grip I. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle evlerine dönen askerlerden, sivil halka bulaştırınca vaka sayısı dramatik biçimde artmıştır. İspanyol Gribine karşı Amerika’da ve Avrupa’da okullar, sinemalar ve kiliseler kapatılmıştır. Kamusal alanda gaz maskesi takmak ve öksürürken, aksırırken ağzı ve burnu kapatmak yasal olarak zorunlu kılınmıştır.

İspanyol gribinin ortaya çıktığı yer konusunda üç temel görüş vardır. Bunlardan ilki İspanyol gribinin Çin kaynaklı olduğu ile ilgilidir. Bu salgının Çin’de ortaya çıkıp çıkmadığı konusunda araştırma yapmak üzere Amerikan Sağlık Kurumu (The American Medical Association) Dr. Edwin Jordan’ı görevlendirdi. Çin’de yapılan çalışmalarda bu salgının Çin’den yayıldığına dair güçlü kanıtlar mevcut olmadığı anlaşıldı. İspanyol gribinin ortaya çıktığı yer konusundaki ikinci görüş ise, pandeminin Batı Avrupa’da zuhur ettiği ile ilgilidir. I. Dünya Savaşı’nda Fransa ve Flandre ovasında 2 milyon civarında asker bulunmaktaydı. Burada sadece Fransız ve İngiliz değil, Portekiz, Kanada, Yeni Zelanda gibi pek çok yerden asker Batı Avrupa’ya savaşmak için getirilmişti. Buna ilaveten bu virüsün nasıl ortaya çıktığı ile ilgili değerlendirme yaparken Haskell County’de bulunan Camp Funston isimli kışlada çalışan Çinli işçileri göz ardı etmemek gerekir. Haskell County’de bulunan Camp Funston isimli bu askeri kışlada İspanyol gribi öncelikle burada bulunan askerler arasında yoğun bir biçimde görülmeye başladı. Bu kışlada 56,222 asker barınmaktaydı ve üç ay gibi kısa bir sürede binlerce asker salgına yakalandı

Salgın ortaya çıktığında İngiltere’de gribe karşı etkili bir aşı geliştirme çalışmaları başlatıldı. 14 Ekim 1918’de İngiliz Genelkurmay Başkanlığı’nın öncülüğünde askerler ile sivillere hizmet veren patolog ve bakteriyologlar bir konferansta bir araya geldi. Konferansın en önemli gündem maddesi bu hastalığa karşı bir aşıydı. İspanyol gribi Amerika’yı kasıp kavururken bilim adamları da bu öldürücü salgını anlamaya çalışıyorlardı. New York Belediyesi önde gelen bilim adamlarından oluşan bir komisyon kurarak antiepidemi çalışmalarını destekledi. Yine aynı şekilde American Public Health Association da (Amerikan Halk Sağlığı Kurumu) bu salgınla başa çıkabilmek için bir komite kurmak mecburiyetinde kaldı. Karantina dışında Amerikan ordusunda günlük denetleme ve sıcaklık ölçülerinin yapılması, hastaların tecrit edilmesi, yüz maskelerinin kullanılması, temiz havalandırmanın sağlanması, kapalı mekânda bir araya gelmesinin yasaklanması, sağlıklı kişilere burun ve ağız için sprey dağıtılması ve deneysel aşılamalar yapılması gibi önlemler alındı. Alınan bu önlemler her zaman olumlu sonuç vermiyordu ancak Amerikan ordusunun sağlık biriminden sorumlu idaresi (The Army Medical Department) bu önlemlerin vakaları azaltmaktan ziyade salgının yayılmasını yavaşlatabileceğini kabul etti.

Pek çok eyalette okullar, sinemalar ve kiliseler kapatıldı. Kamuya açık alanlarda gaz maskesi takmak yasal olarak zorunlu kılındı ve kamuya açık alanlarda öksürürken veya aksırırken ağzını veya burnunu kapatmayan kişilere para cezaları bile kesildi. Salgının ciddiyeti anlaşılınca Fransa ve Osmanlı Devleti gibi pek çok ülkede okullar bir süreliğine tatil edildi. Sadece okullar değil kilise ve tiyatro gibi kamuya açık pek çok mekân kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Fransa’da halk sağlığı ile ilgilenen konsey bütün kamusal alanların ve toplu taşıma araçlarının mikroorganizmaların çoğalmasını engelleyen antiseptik solüsyonlar ile her gün temizlenmesini istedi.

I. Dünya Savaşı’nda toplam 8.5 milyon civarında asker ölürken: İspanyol gribinden dünya genelinde ortalama 50 milyon insan öldü. İspanyol Gribi daha çok gençleri ve yoksulları vurdu. En çok 20 ila 40 yaş arasındaki insanları öldürdü.

Bu salgından sonra, halk sağlığı ve sosyal güvenlik sistemlerinin kurulması dünyada öncelikli konular haline geldi ve ‘sosyalleştirilmiş tıp’ kavramı ortaya çıktı. Bütün bir dünyayı etkileyen salgın hastalıklarla uluslararası bir mücadele ihtiyacının ortak kabul görmesi ile 1919’da Avusturya’nın Viyana kentinde, bugünün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kuruldu.

Osmanlı’da İspanyol Gribi

İspanyol gribinin Osmanlı’ya gelişi oldukça tartışmalı bir konudur. (Yolun, 2010) Salgın Osmanlı’ya ya Avrupa üzerinden yolcular, esirler veya Almanlar tarafından ya da Mezopotamya’daki İngiliz ordusu tarafından getirildi, lakin bu konuyla ilgili birincil kaynaklar incelendiğinde Avrupa’dan sirayet etmiş olması daha muhtemel gözükmektedir, çünkü Osmanlı’da bölgeler arasındaki ulaşım pek de iyi değildi.

İspanyol gribi Osmanlı Devleti’nde zuhur ettiği zaman ilk dalganın Osmanlı’yı yaz mevsiminde vurması ve virüsün çok fazla öldürücü olmaması neticesinde alınan tedbirler ikinci ve üçüncü dalganın etkin olduğu zamanlara denk gelmektedir. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda tifüs ve sıtma gibi diğer salgın hastalıklara tedbir almakta zorlandığı gibi bu salgına karşı önlemler almakta da çeşitli zorluklar yaşadı. İstanbul Şehremaneti (Belediyesi) salgınla mücadele etmek için bir beyanname yayınladı. Bu beyannamede hastalara temas edilmemesi gereksiz ziyaretlerden kaçınılması, soğuk algınlığına karşı dikkatli olunması, ağzın ve dişlerin sık sık yıkanması, mikroplardan mendil ile korunması, hastalık durumunda mutlaka doktora gidilmesi, bir hanede hasta varsa o hastanın başka bir odaya nakledilmesi ve diğer aile üyelerinin hastaya yaklaşmaması, hastaya temas eden kişilerin ise ellerini ve ağızlarını iyice yıkamaları istendi. İstanbul Şehremaneti’nin almaya çalıştığı tedbirlere baktığımız zaman grip salgınına karşı alınabilecek en etkili önlemlerin yaşama geçirilmesini sağlamaya çalıştığı aşikârdır. Halk sağlığının korunması için ilk olarak yapılan, önleyici tedbirlerin alınmasını sağlamaktır.

Okul, sinema tiyatro gibi yerlerin kapatılması oldukça isabetli kararlar olmuştur. Her ne kadar bazı okullar kapatma kararlarına uymamışsa da halkın bu tür yerlerden uzak durması için uyarılması bile önem arz etmektedir. O dönemde grip salgınına yakalanan bir kişiye yapılması gerekenlerin başında bu kişinin tecrit edilmesi, iyi bir bakım görmesi, hijyen koşullarına riayet etmesi ve istirahat etmesidir. Tabip ve ilaç yetersizliğinin yaşandığı bir dönemde önleyici sağlık hizmetlerine ağırlık vermek İstanbul Şehremaneti’nin yapabileceği en iyi yöntemlerin başında geliyordu.

Gazate Haberi ileri 28 Kunun-i Evvel 1337
Gazate Haberi ileri 28 Kunun-i Evvel 1337

Osmanlı İspanyol Gribine karşı okulları belli bir süre tatil etti. Fotoğraf 2’de kırmızıyla işaretlenen yerde şöyle yazıyor: İspanyol hastalığı hasebiyle mektepler 10 gün tatil edildi. (İleri, 28 Kanun-I Evvel 1337) Salgın Osmanlı Devleti’nde sadece İstanbul’da yaygın değildi. Anadolu’nun pek çok yerinde de salgın vardı. Özellikle Yozgat’ta vaka sayısının yüksekliği dikkat çekici bir durumdur. Anadolu dışında grip salgınları Orta Doğu’da da yaygındı. Bugünkü Suriye’nin ve Lübnan’ın sahil kesimlerinde grip salgınları görülmekteydi. Osmanlı’da İspanyol Gribinden kaç kişinin öldüğü tam olarak belli değildir. İstanbul’da yaklaşık olarak 10 bin kişinin öldüğü tahmin edilmektedir.

Sonuç

İnsanoğlunun var olduğu zamandan beri salgın hastalıkların hep sahnede olduğunu görüyoruz. Öğleki bu hastalıklar Dünya nüfusunu düşürmüş ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. O zamanların koşullarında bir sağlık sistemi olmadığını düşünürsek kaçınılmaz bir sonuçtur bu. Günümüzde tüm hijyenik şartlara rağmen ve teknolojinin geldiği noktayı göz önünde bulundurursak salgın hastalıklar hala çok büyük can kaybına yol açmaktadır. Bu da bizim tarihten ders çıkarmadığımızı göstermektedir. İmparatorluklar çökerten, savaşların bitmesine neden olan bu hastalıklar aynı zamanda Dünya’daki var olan düzeninin de yıkılmasına sebep olacaktır.

Kaynakça

Meydan, S. (2020, 03 16). Savaşlardan çok Salgınlar Öldürdü İspanyol Gribi. Retrieved from Sözcü: https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/sinan-meydan/savaslardan-cok-salginlar-oldurdu-ispanyol-gribi-5681024/ Temel, M. (2015, 04). Gelmiş Geçmiş En Büyük Katil: 1918 “İspanyol” Gribi. Retrieved from Academia: https://www.academia.edu/14579958/Gelmi%C5%9F_Ge%C3%A7mi%C5%9F_En_B%C3%BCy%C3%BCk_Katil_1918_%C4%B0spanyol_Gribi Yolun, M. (2010). İspanyol Gribinin Dünya ve Osmanlı Üzerine Etkileri. Adıyaman: Yüksek Lisans Tezi.

Bu analizi beğendiniz mi? Lütfen paylaşmayı düşünün 🙌